17 Mayıs 2016 Salı

AMİLLİ TAKIM TARİHÇESİ




AMİLLİ TAKIM TARİHÇESİ

Türk sporunun ilk teşkilatı olan Türk İdman Cemiyetleri İttifakı'nın kurulmasının ardından Yusuf Ziya Öniş başkanlığında ilk Türk Futbol Federasyonu 1923 yılında Şehzadebaşı'ndaki Letafet Apartmanı salonunda yapılan toplantıda 'Futbol Hey'et-i Müttehidesi' adıyla kurulmuştur. Ardından FIFA'ya başvurulmuş ve Türkiye 21 Mayıs 1923 tarihinde FIFA'nın 26. üyesi olmuştur.
FIFA üyesi Türkiye, ilk milli maçını Cumhuriyetin ilanından üç gün önce oynadı. 26 Ekim 1923 tarihinde İstanbul Taksim Stadı'nda Romanya'yla oynanan bu maç 2-2 sonuçlandı.
Romanya karşısında 1-0 mağlup duruma düşen Millilerimiz, Zeki Rıza Sporel'in 32 ve 50'inci dakikalarda attığı iki golle öne geçmeyi başardı. Romanya'nın ikinci golüyle maç 2-2 berabere biten maçta Romanya'ya 2 gol atan Zeki Rıza Sporel, A Milli Takım'ın ilk golünü atarak tarihe geçti.
Milli Takım, 17 Haziran 1924'te oynadıkları Finlandiya maçında ilk galibiyeti elde etti. Helsinki'de Helsingfors Stadı'nda oynanan maçta Fenerbahçeli Zeki Rıza Sporel, 4 golüyle Finlandiya ağlarını havalandırarak adını altın harflerle tarihe yazdırdı.
Ardından gelen dönemde Milli Takım'ı 1924 Paris Olimpiyatları'na hazırlaması için İskoçya'dan Billy Hunter getirtilmiştir. Hunter, Türk futbolculara çağdaş futbolu tanıtan ve sistemli bir şekilde çalıştıran ilk teknik adam olmuştur. Yine 1924 Paris Olimpiyatları'nda Çekoslovakya'yla oynanan ve 5-2 kaybedilen maç, kayıtlara Milli Takım'ın yurtdışındaki ilk maçı olarak geçmiştir.

ALTINORDU FK TARİHİ



KURULUŞ DÖNEMİ
 

Altınordu Spor Kulübü, İzmir'de 26 Aralık 1923 tarihinde kuruldu. Renkleri, kırmızı-laciverttir. Kırmızı kan, lacivert ise çeliği ifade eder. Kulübün kurucuları Süleyman Ferit Bey (Eczacıbaşı), Ahmet Şerafettin Bey, Kemal Kamil Bey (Aktaş), Edip Berkant Bey, Eczacı Sermet Bey, Numanzade Ali Rıza Bey, Muallim Mehmet Rıza Bey, Doktor Hacı Hasanzade Ethem Bey, Katip Selami Bey, Cerrah Necipzade Ali Bey ve Eczacı Rıza Bey'dir. Türkiye Cumhuriyeti'nun kurulmasının ardından Kurtuluş Savaşı nedeniyle duran spor faaliyetleri yeniden canlanmış, Karşıyaka (1912) ve Altay'ın (1914) yanına Eşrefpaşa'da Altınay, Mısırlı Caddesi'nde (Şimdiki Hatay Caddesi) ise Sakarya kulüpleri eklenmişti. İzmir'in en köklü ailelerinin bulunduğu Basmane-Tilkilik-Namazgâh semtlerinde ise herhangi bir spor kulübü kurulamamıştı. Semt gençlerinden Mustafa (Balöz), Hüseyin (Yurdakul) ve Mehmet Hancıoğlu’nun (Hoca Mehmet) girişimleri ve semt sakinlerinden Doktor Hacı Hasanzade Ethem Bey aracılığıyla bu bölgede de bir spor kulübü kurulması fikri, Ragıp Paşa Kıraathanesi'nde toplanan semtin diğer büyüklerine anlatıldı. Herkesin hemfikir olması üzerine konu Hacı Hasanzade Ethem ve Doktor Cevdet Fuat Beyler tarafından Süleyman Ferit Bey’e de anlatıldı. Süleyman Ferit Bey, Tilkilik-Hatuniye-Namazgah ve İkiçeşmelik semtlerinin yabancısı değildi. Köklü İzmirlilerin oturduğu bu semtleri ve insanlarını iyi tanıyor, içlerinde Kuvayi Milliye yıllarında kader birliği yaptığı insanların olduğunu biliyordu. Arkadaşlarına hemen bu işin yapılması gerektiğini anlattı ve ardından da Vilayet Mektubi Kalemi'nden cemiyet nizamnamesi örneğini sağlayarak çalışmalarına başladı. 

ALTINORDU İSMİNİN BULUNMASI

En önemli adım, kulübün ismiydi... Hemen her gün, isim üzerinde önemli tartışmalar yapıldı. Düşman denize dökülmüş, vatan kurtulmuş, kahraman ordumuz büyük bir zafer kazanmıştı. İşte bu muhteşem tabloya yakışır bir isim aranıyordu. İlk akla gelen Zafer, Hilal ve Kurtuluş isimleri üzerinde duruldu. Her toplantıda başka isimler masaya yatırılıyordu. Bunlar arasında Göktürk ve Sakatürk isimleri ağırlık kazanmaya başlamıştı. Toplantıda bulunanlardan Muallim Mehmet Rıza Bey, Göktürk isminde ısrar ediyordu. Toplantıyı idare eden Süleyman Ferit Bey (Eczacıbaşı), “Ben de bir Türk ismi buldum, Yine büyük bir Türk İmparatorluğu olan Altınordu ismini kulübün adı yapalım” fikrini orntaya attı. Ve bu teklif hiç itirazsız kabul edilerek kulübün ismi Altınordu olarak kabul edildi. Süleyman Ferit Bey ise Altınordu’nun hem isim babası, hem de kurucu başkanı oldu.

KARSIYAKA SK TARİHİ

KURULUŞ

İttihat ve Terakki Partisi’nin İkinci Meşrutiyet’i ilan ettiği 1908 yılında Türkiye‘de futbol genellikle yabancılar tarafından oynanmaktaydı. İzmir’deki bütün takımlar Rumlar, Ermeniler ve İngilizler tarafından kurulmuştu. Panionios ve Apollon bu takımların önde gelenleriydi. Maçlar azınlıklar arasında oynanmaktaydı ve bu azınlıklar diğer şehirlerde olduğu gibi İzmir’de de futbola hakim durumdaydılar. Bu tarihte Kadızade Zühtü Işıl, Kadızade Raşit, Süreyya İplikçi, Refik Civelek, Osman Nuri ve Örnekköylü Hüseyin'den oluşan 6 Karşıyakalı genç aralarında para toplayarak satın aldıkları futbol topuyla Rus asıllı Karşıyakalı bir aileye ait olan boş bir arsada futbol oynamaya başladılar.
Bu arsada futbol oynadıklar bir gün yağmurun çiselemesi üzerine bir zeytin ağacının altına sığınan gençler,azınlıkların futbol sahasındaki egemenliğine başkaldırı hareketi olarak kendi kulüplerini kurmaya karar verdiler ve 1 Kasım 1912 (1328) tarihinde Karşıyaka Muaresei Bedeniye Kulübü'nü yani bugünkü adıyla Karşıyaka Spor Kulübü'nün kuruluşunu gerçekleştirdiler. Kuruluş aşamasında altı genç ile birlikte Hüsnü Tonak, Tahir Bor, Fevzi Fikri Altay ve Sezai Çullu'da yer almıştır. Bu tarihten 1914'te Altay'ın kuruluşuna kadar Karşıyaka, İzmir'deki tek Türk spor kulübü idi.
Karşıyaka’nın tarihindeki ilk on biri Kaptan Raşit Kadızade, Suat Karşıyaka, Refik Civelek, Kaleci Salih, Çakır Kemal, Örnekköylü Hüseyin, İtalyan Hanri Barter, Kemal Paşalı Sarı Ali, Muharrem Hüsamettin ve Zühtü Işıl’dan oluşmaktaydı. Kurulan bu takım, Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı'na kadar yabancılarla birçok çekişmeli maç oynamıştır.
Karşıyaka Spor Kulübü, kuruluşundan Kurtuluş Savaşı’na kadar geçen sürede hiçbir maçta yenilmemiş, İtalyan ve Yunan şampiyonlarını birçok kez yenerek bu kulüplerin kapatılmasına sebep olmuştur.
Karşıyaka Kulübü'nün bir numaralı üyesi ve kurucusu olan Kadızade Zühtü Işıl, I. Dünya Savaşı ve Millî Mücadele'de 8 yıl birçok cephede savaşmış, hatta Filistin cephesinde “Kanal Harekatı” sırasında İngilizler'e esir düşmüştür.
Kurtuluş Savaşı yıllarında İzmir'in çoğunluğunu Rum, Fransız ve diğer yabancılar oluştururken, Karşıyaka ise Türklerin yoğun yaşadığı bir yerleşim birimiydi. Bugün için söylenen "Biz Karşıyakalıyız" ifadesi de Türklerin Anadolu'ya geçerken kendilerini tanıtmak için kullandığı bir parolaydı. Bu parola ile "Biz Türküz" denilmektedir.
Santrafor olarak oynayan eski Başbakanlardan Adnan Menderes'in de bulunduğu takım Kurtuluş Savaşı’na katılarak birçok cephede savaşmıştır. İzmir’e ilk giren Türk kuvvetleri içinde Karşıyakalı bazı sporcular da bulunmaktaydı.
Mustafa Kemal Atatürk İzmir'in yeniden Türk kuvvetlerinin kontrolü altına girdiği gün geceyi Karşıyaka'daki bir köşkte geçirmiştir.
O yıllarda İzmir’de Göztepe, Altınordu,İzmirspor ve Bucaspor gibi kulüpler henüz kurulmamıştı. Karşıyaka ile birlikte tek Türk takımı Altay idi. 13 Ekim 1925 tarihinde kulübü ziyaret eden Mustafa Kemal Atatürk kulübün şeref defterine şu satırları yazmıştır: "Karşıyaka Spor Kulübü'nde karşı karşıya bulunduğum gençlik iftihara çok şayandır. Bu gençlik muvacehesinde istikbalin kuvveti, saadeti ne bariz görülmektedir."
Karşıyaka 1926 yılında İzmir şampiyonu olmuştur. Bu şampiyonluktan sonra 24 Haziran 1926 tarihinde Atatürk’ün kulübe ikinci ziyareti gerçekleşmiştir. İsmet İnönü ve Fahrettin Altay ile kulübü ziyaret eden Atatürk, Karşıyaka Spor Kulübü’nün cepheden döndükten sonra yeniden kurmuş olduğu takımı ile İzmir Ligi’nde yabancı rakipleri ile yaptığı mücadele sonucunda hiç gol yemeden şampiyon olduğunu öğrenmiş ve bunun üzerine kulübün ambleminde ay-yıldız kullanılmasını istemiştir.
Bu ziyaretinde de şeref defterine şunları yazmıştır: "Bu defa ki ziyaretimde geçen aylarda masarrıf ve mesai hizmetin kıymetli asarını gördüm. Teşekkür ve tebrik ederim."
1937'de arasında dönemin İzmir Valisi Fazlı Güleç'in zorlaması sonucu Yamanlarspor adıyla Bornovaspor'la birleşti. Bu birleşme 1944'e kadar devam etti. 1951-1959 yılları arasında 8 amatör branşta İzmir şampiyonluğu elde eden Karşıyaka 17 branşta faaliyette bulunan tek spor kulübüdür.


"Kaf Sin Kaf" ise Osmanlıca'daki "ﻕ ﺱ ﻕ"(K S K)'den gelmektedir.

ESKİ ARMASI

ADANA DEMİRSPOR TARİHİ


KURULUŞ
Kulüp II. Dünya Savaşı sırasında, silah altında bulunan askerler dışındaki gençleri savaşa hazırlama amacıyla çıkartılan Sivil Savunma Mükellefiyeti adı altındaki kanunla, kamu ve özel sektörde 500 kişiden fazla eleman çalıştıran kuruluşların bir spor kulübü kurmaları mecburiyeti neticesinde 1938 yılında TCDD 6. İşletme Bölge Müdürlüğü bünyesi içerisinde temelleri atılan kulübün ilk kurucu üyeleri Eşref DemirağVasfı RamzanHasan SilahHikmet TezelFeridun KuzeybaySeha KeyderEmin ErsanEsat Gürkan ve Kenan Gülgün'dür. Adana Demirspor Kulübü futbolun dışında yüzme, sutopu, bisiklet ve güreş dallarına da büyük önem vermiştir.
Adana'nın ilk kulüpleri sayılan İdmanyurdu, Torosspor ve Seyhanspor dışında yine müessese takımı olan Millî Mensucat ve Adana Demirspor Kulübü gibi ligi oluşturan takımların katılımıyla Çukurova Ligi oluşturulmuştur. 1942 yılından 1953 yılına kadar Adana Demirspor Kulübü bölge şampiyonu olarak gruplara katılmaya hak kazanmıştır. 1947 yılında grup şampiyonu olmuş, Ankara'da yapılan final karşılaşmalarında Ankara Demirspor ve Fenerbahçe'nin ardından Türkiye üçüncüsü olma başarısı göstermiştir. 1951 yılında Balıkesir'de yapılan final karşılaşmalarında Beşiktaş ve Altay'ın ardından Türkiye üçüncüsü olmuştur. 1953-54 futbol sezonunda Adana Demirspor Kulübü Türkiye Amatör Takımlar Şampiyonası finalinde oynadığı Ankara Hacettepe SK takımını Selami Tekkaancı (Füze Selami) 'nın golüyle 1-0 yenerek Türkiye Şampiyonu olmayı başarmıştır.
1940 yılından 1969 yılına kadar kulüp başkanları TCDD 6. İşletme Bölge Müdürlüğü bünyesinden oluşmuştu. TCDD 6.İşletme Bölge Müdürlüğü bünyesi dışından ilk başkan Mahmut Karabucak olmuştur.

YENİLMEZ ARMADA
Adana Demirspor Kulübü Yüzme ve Sutopu branşlarında Türkiye'nin en başarılı takımlarından birisidir. 1938 yılında devrin Adana Belediye Başkanı Turhan Cemal Beriker ve Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Rıza Salih Saray'ın girişimleri ile Adana'da yüzme havuzunun yapılması için karar verilmiştir. Havuzun açılışı ile birlikte 1942 yılından itibaren bölge karması adı altında yarışlara katılan Adana Demirspor Kulübü yüzme ve sutopu takımı, devrin Adana Belediye Başkanı Turhan Cemal Beriker ve Adana Valisi Mukadder Öztekin'in de maddi katkıları, Halil Dalhan ve Mahmut Dalhan kardeşlerin başarılı gençleri Adanademir SK'da toplamaları ve Türkiye'nin yetiştirdiği en büyük sutopu oyuncusu, takımın ağabeyi, örnek sporcu Muharrem Gülergin'in önderliğinde 17 yıl aralıksız hiç yenilmeden, 22 yılda tek mağlubiyet alarak toplamda 29 defa Türkiye şampiyonu olmuştur. Bu takım İstanbul ve tüm Türkiye'de taraflı tarafsız herkesçe Yenilmez Armada olarak anılmıştır. Özellikle 1955-1970 yılları arasında Türk Millî Yüzme ve Sutopu takımları İstanbul kulüplerinden yapılan bir ya da iki takviyeyle tamamıyla Adana Demirspor Kulübü oyuncularından oluşmuştur. Yenilmez Armada olarak anılan bu takımın kurucusu Muharrem Gülergin ve Cemil Oka'dır.
Adana Demirspor Kulübü, Adana'nın kanallarında yüzme öğrenip daha sonra havuzun açılması ile millî takım forması giyen 40'a yakın sporcuyu bünyesinde barındırmıştır.Bu sporcular yüzmenin her branşında ve her mesafede sayısız Türkiye rekorları kırmışlardır.Manş Denizi'ni birçok ülkenin sporcuları yüzerek geçmiştir. Ancak rekor Adana Demirspor Kulübü sporcusu Erdal Acet'indir. Manş'ı ilk denemesinde hem de 9 saat 2 dakikalık derecesi ile rekor kırarak geçen Erdal Acet ayrıca 8 kez düzenlenen Uluslararası İstanbul Maratonu'nu 5 kez kazanmıştır.
Adana Demirspor Kulübü'nün havuzlardaki başarılarını devrin federasyon başkanı Fehiman Akdağ şu sözlerle dile getiriyor:
"Başlarında Muharrem Gülergin gibi müstesna yaradılışta bir ağabeyleri bulunduğu ve böylesine severek çalıştıkları sürece, Adana Demirspor Kulübü'nü havuzlarda alt etmek mümkün değildir."


MKE ANKARAGÜCÜ TARİHİ

Kuruluş
Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul çapında maçların yapıldığı İstanbul Ligi sürmekteyken savunma sanayisinde çalışan işçi futbolcular ile buralara işçi yetiştiren meslek okullarında okuyan gençler kendi kulüplerini kurmak için girişimlerde bulunurlar. İmalat-ı Harbiye Mektebinin son sınıf öğrencilerinden Şükrü Abbas öncülüğündeki Turan Sanatkarangücü ile Agâh Orhan öncülüğündeki Altınörs İdmanyurdu aynı tarihte, 31 Ağustos 1910 günü kurulmuştur. İki kulüplü bir birleşmeyle kurulduğu için kulübün kurucu iki başkanı vardır. Bu başkanlar Kazım Bey ve Hasan Muslihiddin Bey’dir. Daha sonra birleşecek olan iki takım ilk maçlarını birbirlerine karşı yaparlar. 4 Nisan 1911 günü yapılan maç 0-0 berabere devam eden maç çıkan olaylar nedeniyle tamamlanamamıştır. Bu dönemde sendikal faaliyette bulunarak işçi haklarını savunan çevrelerle kulüpler yakın temas halindedir.


Arma
İmalat-ı Harbiye çalışanları tarafından desteklenen ve çalışanların bizzat oynadıkları Ankaragücü arması da kuruluşu ile örtüşen bir semboldür. İmalat-ı Harbiye yani günümüz anlamıyla savaş malzemesi üretimi yapan devlet menşeili kuruluşun adıyla paralel olarak yatık bir mermiden esinlenerek çizilen logo  asaleti ve vatanı müdafaayı simgelemektedir. Ayrıca şehit veren iki takımdan birisi olan Ankaragücü, “Milli Mücadele” yıllarında ülkeye yaptığı hizmetlerle ön plana çıkmıştır.
Diğer kulüplerle ilişkiler

Ayrıca kulübün kardeş kulübü de Bursaspor’dur. Bursaspor ve Ankaragücü taraftarları arasında kurulan ölümsüz dostluğun çok anlamlı bir de hikâyesi vardır. Ankara’da üniversitede okurken, Ankaragücü taraftarları içinde yer alan Bursasporlu Abdülkerim Bayraktar’ın Anadolu takımlarının dayanışması konusundaki örnek davranışı klasikleşir ve 1993′te Abdülkerim Bayraktar’ın şehit olmasıyla daha da alevlenen örnek dostluğun sonsuza kadar süreceği vurgulanmaktadır.

ALTAY SPOR KULÜBÜ TARİHİ


SİYAH-BEYAZ GERÇEĞİ

Siyah - Beyaz renkleri Türk futbol tarihinde benimseyen ilk takım Altay Spor Kulübü'dür. Sanıldığı gibi 1903'te kurulan Beşiktaş Jimlastik Kulübü siyah beyaz renkleri kullanan ilk takım değildir. BJK'nin orjinal renkleri siyah ve kırmızı'dır. Altay Spor Kulübü'nün renklerinden siyah Birinci Dünya Savaşı sonrası Türk milletinin yasını, beyaz ise Türk milletinin alnı ak, şerefli mücadelesini simgelemektedir. BJK bu renkleri uzun yıllardan sonra benimsemiştir.

UEFA KUPASI'NDA ALTAY

UEFA Kupası'nda ilk kez mücadele eden Türk takımı Altay'dır. Aynı zamanda Kupa Galipleri Kupası'na katılan ilk Anadolu kulübü yine Altay Spor Kulübü'dür. UEFA Kupası ve Kupa Galipleri Kupası'nda 3'er kez, Balkan Kupası'nda 2 kez ve Inter-Toto Kupası'nda 1 kez olmak üzere, 9 sezon Türkiye'yi Avrupa'da temsil etmiştir. 1918 yılında Altay, İtalyan kulübü Garibaldi'ye karşı yaptığı karşılaşmayı 10 - 0 gibi bir skorla kazanınca buna çok sinirlenen İtalyan General Konsolosluğu, Garibaldi Futbol Kulübü'nün faaliyetine son verir.

GALATASARAY SK TARİHİ

KURULUŞ AMACI
"İngilizler gibi toplu halde oynamak, bir renge ve isme sahip olmak. Türk olmayan takımları yenmek."
ALİ SAMİYEN

RENKLERİN ÖYKÜSÜ
 Bu renklerin öyküsünü Ali Sami Yen'den dinleyelim:
"Birçok yerleri dolaştıktan sonra, nihayet Bahçekapı'daki Şişman Yanko'nun dükkanına gidilerek orada zarif iki yünlü kumaşa tesadüf ettik. Biri, vişneye çalan koyuca tatlı bir kırmızı, öteki de, içinde turuncudan iz taşıyan tok bir sarı. Tezgahtar, mahirane bir el hareketi ile kumaşların dalgalarını birleştirdi. Bir saka kuşunun başı ile kanadının yarattığı renk güzelliğine benzer bir parlaklık hasıl oldu. Ateşin içindeki renk oyunlarını görür gibi olmuştuk. Sarı-Kırmızı alevinin takımımız üstünde parıldamasını tasavvur ediyor ve bizi derhal galibiyetten galibiyete götüreceğini tahayyül ediyorduk. Nitekim de öyle oldu." Buna karşılık kuruculardan Bekir Sıtkı, söz konusu renklerin Gül Baba'nın II.Beyazıt'a verdiği sarı ve kırmızı güllerden esinlendiğini ileri sürer.Renklerin Öyküsü

GALATASARAY ŞEHİTLERİ
Galatasaray Şehitleri

Bugünkü Galatasaray Lisesi'ne girer, ağaçların doğal bir koridor oluşturduğu yoldan ilerlerseniz karşınıza çıkacak olan Mektep binasının ana kapısına ulaşırsınız. İçeriye girin tüm Galatasaraylılar ve Galatasaraylı olmayanlar ve tarihin bir bölümüne tanık olun.

İçerdeki bu taş ve mermer salonda sizi "VATAN" ve "GALATASARAYLILIK" sevgisi karşılayacaktır. Kapının tam karşısındaki bölümde yalın olmasına karşın görkemli bir anıtta vatan uğruna şehit düşen Galatasaray Lisesi öğrencilerinin listesi yer almaktadır.

Bu anıtı gördükten sonra "fazla söze gerek olmadığını" siz de anlayacaksınız. Salonun, giriş kapısına göre sağ tarafında, Osmanlı İmparatorluğu'nun 1910 senesi hudutlarını gösteren bir harita, haritanın her iki yanında ise şehit olan gencecik yurtseverlerin fotoğrafları sıralanmıştır. Ve haritanın üstünde bir ibare: "Galatasaray'ın bu kahraman evlatları, 500 yıllık bu vatan topraklarını kurtarmak için şehid düştüler."

Bu bölümün tam karşısındaki duvarda ise Donanma Mecmuası'nın Ekim 1915 sayısının Spor İlavesi'nde yayınlanmış olan Galatasaray mensubu şehitlerin, yaralıların ve cephelerde vuruşanların listeleri "Şerefli İdmancılar" başlığı altında yer alıyor. Bu liste Donanma Mecmuası'nın büyük boyda yayımlanan haftalık dergisinin "İdman Sütunları" ismi altında verdiği ilavelerin 118 ve 119. sahifelerinde yayımlanmıştır.

Bu panoların yanındaki bir başka panoda, Devrin en büyük gazetesi Tasvir-i Efkar'ın 13 Nisan 1913 tarihli ve 725 sayılı nüshasında çıkan resmin ve yazının bugünkü Türkçe'yle ifadesi bulunuyor: '1913 Balkan Harbine Gönüllü Giden Galatasaray Talebeleri Hakkında' başlığıyla verilen yazıda, talebeyken savaşa gidenlerin haberi yer alıyor. Çoğu öğrenciyken gönüllü olarak katıldıkları savaşlarda şehit olan bu yurtseverler hiçbir zaman unutulmadı.
Ruhları şâd olsun.

BEŞİKTAŞ JK TARİHİ


Ülkemizde spor denince akla futbol gelir ilk başta hiç kuşkusuz, futbol denilince de elbette İstanbul’un üç büyüğü ile Anadolu’nun Trabzonspor’u akla gelir tabiki. Bu yazımızda bu dört büyüğün ilki olan, ligimizin yüzüncü yaşını ilk kutlayanı olan, ülkemizin KARAKARTAL’INI, şanlı Beşiktaş’ını her yönüyle anlatmaya çalışacağız. Acaba Beşiktaş nasıl kuruldu, ismini nasıl aldı, kurucuları kimlerdir, renkleri nereden geliyor ve ne anlam taşıyor, simgesi neden kartaldır, en çok iz bırakan başkanlar, teknik direktörler, futbolcular kimlerdir? İşte tüm bu soruların cevabını bulabileceğiniz yazımız.


 
1902 sonbaharında Beşiktaş Serencebey Mahallesi’nde, o zamanın Medine Muhafızı olan Osman Paşa’nın konağının bahçesinde, 22 kişilik genç grup, haftanın bazı günlerinde toplanıp jimnastik hareketleri yapmaktaydı. Başta Osman Paşa’nın oğulları Mehmet Şamil ve Hüseyin Bereket ile mahellenin gençlerinden Ahmet Fetgeri, Mehmet Ali Fetgeri, Nazımnazif, Cemil Feti ve Şevket Beyler’in aralarında bulunduğu gençlerin ilk ilgilendikleri spor branşları, özellikle barfiks, paralel, güreş, halter, aletli ve aletsiz jimnastikti. O sıralarda siyasi hareketler dolayısıyla her türlü toplanmadan ürkerek hafiyeler dolaştıran 2. Abdülhamit’in adamları Serencebey’deki bu toplanmaları haber alınca, spor yapan gençler bir baskınla karakola götürüldü. Bu sporcu gençlerin bir kısmının saray erkanına yakın olması, ayrıca o dönemlerde kötü gözle bakılan futbol oynamadıkları ve sadece beden hareketleri yaptıklarını belirtmeleriyle gergin durum yumuşadı. Hatta saray çevresinden Şeyhzade Abdülhalim bu sporcuları destekledi ve sık sık antrenmanları seyretmeye başladı. Ünlü boksör ve güreşçi Kenan Bey de antrenmanlara gelerek güreş ve boks hareketleri göstermeye başladı.
1903 Mart’ında ise özel bir izinle Bereket Jimnastik Kulübü kuruldu. 1908′de Meşrutiyet’in ilanıyla sportif hareketler biraz daha serbestlik kazandı. 31 Mart 1909′daki siyasi olaylardan sonra Edirne’de bulunan Fuat Balkan ve Mazhar Kazancı, Hareket Ordusu ile İstanbul’a geldi. Siyasi olaylar yatıştıktan sonra iyi bir eskrim hocası olan Fuat Balkan ile başta güreş ve halter sporlarını yapan Mazhar Kazancı, Serencebey’de jimnastik yapan gençleri bularak birlikte spor yapma fikrini kabul ettirdi. Fuat Balkan, Ihlamur’daki evinin altındaki yeri, kulüp merkezi yaptı ve Bereket Jimnastik Kulübü’nün adı Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü olarak değiştirildi. Böylece jimnastik, güreş, boks, eskrim ve atletizmin ön planda tutulduğu güçlü bir spor kulübü meydana geldi. Fuat Bey’in arkadaşları Refik ve Şerafettin Beyler de iyi birer eskrimciydi.
Bu arada Beyoğlu Mutasarrıfı Muhittin Bey’in teşvikiyle Beşiktaş Osmanlı Jimnastik Kulübü, 13 Ocak 1910 tarihinde tescil edilen ilk Türk spor kulübü oldu. Semtin gençlerinin bu spor kulübüne ilgisi büyüdü ve spor yapan üyelerin sayısı bir anda 150′ye yükseldi. Kulübün merkezi de Ihlamur’dan Akaretler’de 49 numaralı binaya taşındı. Bir süre sonra bu bina da küçük gelince, yine Akaretler’de 84 numaralı binaya geçildi. Bu binanın arkasındaki bahçe de bir spor sahası haline getirildi.

FENERBAHÇE SK TARİHİ

FENERBAHÇE SK

Takvim yaprakları 1907 yılını göstermekteyken II. Abdülhamit devrinin son günleri yaşanmaktaydı. Saltanatının son zamanlarını yaşayan II. Abdülhamit'in rejimi her alanda etkisini yitirmeye başlamıştı. Bu azalma futbola da yansımıştı. Artık Türk gençleri de futbol oynamaya başladı.

Bu durumdan yararlanan Kadıköylü gençlerden, Hariciye Nazırı Asım ve Server Paşa’ların torunu Londra Sefareti Başkatibi Nuri Bey’in oğlu Ziya Bey ile Harekat Ordusu Feriki Şevki Paşa’nın oğlu Ayetullah Bey ve de ünlü edebiyatçı Sami Paşazade Sezai Bey’in yeğeni Enver Necip (Okaner) Bey, Necip Bey’in Moda Başpınar Sokak 3 numaralı evde yaptıkları görüşme neticesinde kuracakları takım hakkında fikir yürütüyorlardı. Görüşmeler sonucunda maddi destek sağlayan devrin zenginlerinden Saint Joseph mezunu Mühendis Nurizade Ziya Bey’e kulübün kurucu başkanlığı, Osmanlı Bankası memurlarından Ayetullah Bey’e katiplik görevi, Bahriye Subayı Necip Bey’e de kaptanlık ve veznedarlık görevi verildi.Yine görüşmede varılan fikir birliği ile de; kuracakları kulübün adını oturdukları semtten esinlenerek Fenerbahçe yapacaklar, armalarını Fenerbahçe Burnu’ndaki ışık saçan fenerden, formalarındaki renkleri ise Fenerbahçesi’ndekipapatyaların kıskançlık ve temizlik sembolü olan renklerinden yani sarı ile beyazdan alacaklardı.
Kulübün kadrosu semtteki gençlerden oluşturulmuştu. 1908 yılında İkinci Meşrutiyet'in ilanı ile tanınan dernek kurma serbestliği İstanbul’da birçok Türk kulübünün kurulmasına vesile oldu. Kulüp sayısındaki artış İstanbul’da yeni bir ligin kurulması ihtiyacını doğurdu. Bu nedenle de o dönemlerde ülkede resmi tatil günü olan Cuma günleri oynanacak bir lig olan, Cuma Ligi adıyla yeni bir lig kuruldu.
Kulüp kuruluşunda sarı-beyaz olan renklerini 1909 sonbaharında sarı-laciverte çevirmiştir. 1909-1910 sezonuyla birlikte de İstanbul Futbol Ligi'ne katılmıştır. Fenerbahçe–Galatasaray kulüpleri arasındaki ezeli rekabet, ilk defa 17 Ocak 1909 tarihinde Galatasaray Lisesi öğrencilerinin takımı ile, yeni kurulmuş bir semt takımı maçı şeklinde başlamıştır. Bu tarihten itibaren de o dönemlerdeki İstanbul futbolundaki şampiyonluklar genelde bu iki Türk takımı arasında paylaşılmıştır.


1910 yılında Kuşdili Kulübü'nün kulüp bünyesine katılımıyla Fenerbahçe kürek, avcılık, kriket ve tenis sporlarına sahip olmuştur.
Kadrosunu gençlerle güçlendiren bu Fenerbahçe 1911-1912 liginde hiç yenilmeden şampiyon oldu. Şampiyonluğun en önemli yanı ise, Fenerbahçe’nin bu şampiyonluğu ile İngiliz ve Rum takımlarının şampiyonluklarının tamamen sona erdirmesi ve bu tarihten itibaren de Türk futbolunda şampiyonlukların artık Türk takımlarının olmasıydı. Bu şampiyonluk, kulübün itibarını bir anda yükseltti, imkânlarını arttırdı. Altıyol’da bir kulüp lokali kiralandı, lokalin açılışı ile üye sayısı çoğaldı. Bu arada futbol dışında diğer spor dallarında da faaliyet gösterilmesine başlandığından, aynı yıl Fenerbahçe Futbol Kulübü adı, Fenerbahçe Spor Kulübü’ne dönüştürüldu.
Kulübün kuruluş günü olarak Gazi Mustafa Kemal Paşa'nın kulübü ziyaret tarihi olan 3 Mayıs kabul edilir.

Kuruluş amacıKulübün amacı kuruluş tüzüğünün 2. ve 3. maddelerin şu şekilde belirtilmiştir: "Kulübün takip ettiği amaç: Memlekette bedenî ve fikrî terbiyenin yayılmasını sağlamak. Vatan gençlerini vatanın korunmasına, zorluklara ve askerî seferberliklere hazırlamaktır."
"Kulüp, özellikle askerî beden eğitimlerinin yapılması, millî oyunların yaygınlaştırılması ve disiplinli bir hâlde geliştirilmesiyle uğraşacak. Kaybolan tecrübelerin kazanılmasına uygun amatör şubeler kurulması ve açılmasına çalışacaktır."